Blogger tarafından desteklenmektedir.

Teknolojide Mobilleşme, Mobil Teknolojiler ve Geleceği, Mobil Araçların Sosyal Medyadaki Yeri ve Önemi

Sosyal bir varlık olan insan dünya yaşamında var olduğu ilk günden beri birbiriyle iletişim halinde olmuştur. Topluluklar halinde yaşayan insanlar birbiri ile iletişim kurarak yaşamını sürdürmekte ve sosyal hayat da insanların yürüttüğü iletişim faaliyetleri doğrultusunda şekillenmektedir. Diğer insanlarla ve çevresiyle sürekli etkileşim içinde olan insanın modern teknolojiler ile çok daha geniş “iletişim” imkanlarına sahip olması, bireylerin ve dolayısı ile toplumların sosyal hayatının da büyük bir değişim geçirmesine neden olmaktadır. Sosyal çevreyle iletişim kurarak toplumun bir parçası haline gelen insan, psikolojik anlamda sağlıklı bir halde kalmak için çevresi ile iletişim kurmak zorundadır. Günümüze dek yapılan tüm araştırmalar, bireyin etkili bir şekilde çevresi ile iletişim kuramaması halinde toplumdan koptuğunu ve bunun sonucunda da birçok farklı psikolojik sorunla karşı karşıya kaldığını ortaya koymuştur.

Modern toplum için iletişim, günlük hayatın bir gereksinimi ve sosyal hayattan kopması mümkün olmayan bir ihtiyaçtır. Ruhsal ihtiyaçların giderilmesi için çevresi ile iletişim halinde olması gereken insanoğlu birlikte yaşadığı insanlarla iletişim kurduğu sürece sağlıklı bir birey olmayı sürdürmektedir. Her insanın kullandığı temel iletişim aracı olan dil, ifade ve betimleme imkanı sunarak insanoğlunun birbirini anlamasını sağlar. Her insanın kendi düşüncelerini karşısındaki anlatmak ve karşısındakinin de fikirlerini anlamak için dili kullanması gerekir. Bu açıdan bakıldığında insanoğlunun kullandığı ilk iletişim aracı da dildir. Bebeklik döneminden itibaren öğrenilmeye başlanan bu iletişim aracı sayesinde insanlar toplumun bir parçası haline gelmektedir. Bilgi alışverişi yapılmasına imkan sağlayan iletişim, medeniyetin gelişmesi için de olmazsa olmazlardan biridir.

Günümüzde dünyanın diğer ucunda çalışan bir bilim adamı dahi elde ettiği bilgileri saniyeler içinde tüm dünya ile paylaşabilmekte ve böylece insanlık mirasının “ortak” olarak geliştirilmesine katkı sağlamaktadır. Nitekim teknoloji de tüm insanlığın ortak mirası olduğundan, modern teknolojilerin büyük bir bölümü de iletişimle gelişmektedir. Bilginin karşılıklı olarak paylaşılmasını sağlayan iletişim araçlarının tamamı, insanlığın gelişimine hizmet etmektedir. Milyonlarca insanın bir arada yaşadığı günümüz dünyasında insanların her an birbiri ile etkileşim halinde olması, iletişimin de doğal hayatın bir parçası haline gelmesi demektir. Birbiriyle sürekli olarak iletişim halinde olan insanlar düşüncelerini modern teknolojiler sayesinde hızlı bir şekilde paylaşabilmektedir. Bu da bilgiye olan erişimin hızlanması manasına gelmektedir.

İnternetin her eve girmesinden sonra artık her mobil aygıtın da internete doğrudan bağlanabilmesi, modern insanın her yerden iletişim kurabilmesini sağlamıştır. Günümüz insanı mobil aygıtlarla internet üzerinden sosyal medya araçlarına saniyelerle ifade edilen bir sürede erişebilmekte ve binlerce insanla iletişime geçebilmektedir. Tüm bu gelişmelerin sosyal toplum üzerindeki etkileri hala bilim insanları tarafından araştırılmakta ve gelecekte insanoğlunun daha da hızlı iletişim araçları kullanmasının ne gibi etkiler yaratacağı incelenmektedir.

Dünya mobilleşiyor!!
Dünyanın en büyük yazılım şirketi microsoft’u inceleyelim 1975 tarihinde ABD Washington Eyaleti’nde iki üniversite öğrencisi tarafından kurulan bu yazılım devi şirket  ürünleriyle dünya yazılımında önemli bir pazar payı elde etmiştir.

Bununlada yetinmeyip dünya mobil akıllı telefonlarıda üretmek istemişsede yazılımda ki başarısını donanımda gösteremediği için kısa süre içerisinde hedeflerini değiştirmiştir. Yazılım devi şimdi en iyi bildiği işi yapıyor ve ünlü mobil şirketlerle yaptığı anlaşmalarla ürettiği yazılımları bu şirketlerin donanımlarıyla birleştiriyor.Bu birleşimden çok güzel sonuçlar elde ettiğini biliyoruz fakat Microsoft’un neden mobilleşmek isteğini düşündüğümüz zaman yazılım devine hak vermemek elde değil.

Apple’inin ilk akıllı telefonunu çıkarmasından sonra dünya çapında bir mobilleşme başlamıştır. Öyle ki Apple bile bilgisayar yazılımlarından çok tablet pc ve akıllı telefon yazılımlarına yönelmiştir.Peki bunun Apple’ye yararı ne oldu dersiniz;Apple yaptığı akıllı telefon ve tablet pc hamleleriyle şuanda kazandığı Dünyanın En Değerli Şirketi ünvanına sahip oldu.Microsoft’a büyük rakibinin gerisinde kalmamak için tablet pc ve akıllı telefon yazılımlarına yönelmiştir. Bu büyük yönelişi en iyi Windows 8 de görme şansımız var çünkü Windows 8 grafik ve tasarım olarak daha çok tablet pc ve akıllı telefonlarda kullanım kolaylığı sağlıyor.Bu iki büyük devin rekabeti bilgisayar sektöründen çok akıllı telefon ve tablet pc ye kaydığı sürece dünyanında mobilleşmemesi mümkün değil.tabiki google ‘yi ve samsung’u da unutmamak gerekir google’nin çıkardığı androin sürümlerini akıllı telefon ve tablet pc lerinde çok güzel bir şekilde uygulayan samsung dünyadaki mobilleşmenin belkide en büyük atağını yapmıştır.
Şöyle bir düşünmek gerekirse bir zamanlar bilgisayar denince ilk akla gelen şirketler şimdi akıllı telefon ve tablet pc denince ilk akla gelen şirketlere dönüştüğünü görebiliyoruz.Akıllı telefon ve tablet pc nin laptop ve masaüstü bilgisayarların popülerliğini alt üst ettiğini hissedebiliyoruz.Bilgisayar sektörü de bu rekabette yeni bir bilgisayar seçeneği oluşturdu. Bu seçenek ultrabook olarak biliniyor.En dikkat çekici özellikleri ise çok ince ve hafif olmaları buna karşın yinede mobil sektöre tam anlamıyla rakip sayılabilecek bir şeçenek olamadı.ilerleyen günler de hangi teknolojiyle karşılaşacağımız bilnmez ama şuanki durum gösteriyor ki mobil çağımız başlamıştır !!!!!!hayırlı olsun!!!!! .Mobil sektörün daha ne kadar gelişeceğini kestimek pek mümkün olmasada  ilk androinli uydunun dünya yörüngesine yerleştirileceği de bilinen bir gerçek.


Cep Telefonu İle Göz Muayenesi
Cep telefonu ile göz muayenesi Sağlık hizmetlerinin hızlanması, özellikle de erişim güçlüğü yaşanan yerlere ulaştırılmasında cep telefonlarından yararlanılabilir.

Cep telefonları son 20 yılda hızlı ve radikal bir evrim geçirdi. Başta sadece sesli görüşmeler yapılabilirken, şimdi kameradan hız ölçere bir dizi farklı sistemi de içermeyen cep telefonlarının piyasada fazla şansı yok.

Gitgide daha gelişmiş hale geldikleri için de telefonlar ciddi bir işlem gücüne de ulaştı. Hatta dünyanın başlıca teknoloji araştırma merkezlerinden Massachusetts Institute of Technology’den Profesör Ramesh Raskar’a göre, bir iki ufak değişiklikle cep telefonlarının pahalı tıbbi ve bilimsel araçların yaptıklarını yapmaları mümkün.

BBC’ye konuşan Prof. Raskar, “Bu, bilimsel cihazlara yeni bir düşünüşle yaklaşım biçimi” diyor. Buna göre cep telefonları özellikle gelişmekte olan ülkelerde, laboratuvar cihazlarının yeterince çok olmadığı alanlarda devreye girebilir. Bu da Profesör Raskar ya da Türk uzman Aydoğan Özcan gibi pek çok uzmanın çabalarını bu alana yönlendirmesine yol açıyor.

Raskar, “artık günde bir dolar geliri olan insanların bile cep telefonu var; bu akıl alır gibi değil” diyor.

Birleşmiş Milletler tahminlerine göre dünyada 5 milyar cep telefonu aboneliği var. Çoğu da gelişmekte olan ülkelerde ve Afrika’da. Buna karşılık aynı bölgelerde tıbbi cihazların dağılımı dağınık ve yetersiz. Profesör Raskar buna karşı telefonları kullanmayı öneriyor. Çıkış noktası çoğu telefonda bulunan gelişmiş ekranlar. Son iki yılda, bu cihazların çözünürlüğü altı kat artıp inç başına 300 noktayı (dpi) bulmuş.
Raskar şimdi “Refraktif Muayene için Göz Yakını Cihaz” (NETRA) dediği bir araç üzerinde çalışıyor. Telefon ekranına tutturulan bu cihaz, miyop ve hipermetrop göz bozukluklarını tespit edebiliyor. Raskar, “Cihaza bakın, size reçetenizi versin” diyor.

Ekrana takılan lensten bakan kişi, ekranda biri yeşil biri kırmızı iki çizgi görüyor. Bunlar paralel ise görüşleri normal demek. Değilse, kişi telefonun menü tuşlarına bunları denk getirene dek basıyor. Bu da gerekli olan lens ayarının bulunmasını sağlıyor.

Raskar, dünyada 2 milyarı aşkın kişinin göz bozukluğu yaşadığını, bunun dörtte birinin tedavi edilmediğini söylüyor. Halihazırda, bu sistem için Hindistan’ın Hayderabad ve ABD’nin Boston kentlerindeki hastanelerde denemeler yapılıyor. Profesör Raskar cep telefonlarının gizli potansiyelini kullanma girişimlerinde yalnız değil.

"Refraktif Muayene için Göz Yakını Cihaz" (NETRA) adı verilen bir araç üzerinde çalışılıyor

LENSİ OLMAYAN MİKROSKOP

"Refraktif Muayene için Göz Yakını Cihaz" (NETRA) adı verilen bir araç üzerinde çalışılıyor

California’daki Los Angeles Üniversitesi’nde (UCLA) Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden Profesör Aydoğan Özcan, mikroskobun yerini alabilecek bir cep telefonu üzerinde çalışıyor. Geliştirdiği Cellophone, cep telefonunun bir kaç düzenleme ile sıvı örneklerinde mikrop ve bakterileri bulmasını sağlıyor.

Özcan, sistemin hem sahada hem de küresel sağlık ihtiyaçları için kullanıma uygun olduğunu söylüyor. Bu mikroskobun geleneksel benzerlerinden en büyük farkı, lens içermemesi. Görüntüler “yazılan özel bilgisayar kodları ve rekonstrüksiyon algoritmaları” ile işleniyor.
Özcan, kan, idrar ve tükürük numunelerinin “hafıza kartı takar gibi” cep telefonuna yüklenebildiğini söylüyor. Örneği büyüten lensler ile görüntülemek yerine, cihaz, hücre ve bakterilerin gölgesini izliyor.
Özcan, mikro boyuttaki bakterilerin tanınmalarını sağlayan kendilerine has birer gölge şekli olduğunu belirtiyor. Özel bir ışık kaynağı ve telefonun kamerası ile alınan görüntüler, işlenmek için bir dizüstü bilgisayara gönderilip, sonuçlar kısa mesaj ile alınıyor.
Ama telefonların işlem gücü arttıkça, numuneleri telefon üzerinden de işleyip sonuç almak mümkün hale gelecek. Profesör Özcan şimdi sistemi sıtmaya yol açan parazitler üzerinde yoğunlaştırmış durumda ve yakında denemelere başlamayı umuyor.
BİLİM KURGU GİBİ
Özcan, cep telefonlarının son derece geniş bir platform sunduğuna dikkat çekiyor. “Bu ileri bilgi işlem olanaklarını insanların parmaklarının ucuna getirmek için harika bir fırsat” diyor.

Daha pek çok uzman da bu vizyonu paylaşıyor. Dünyanın dört bir yanında mühendisler cebe sığan laboratuvarlar geliştiriyor. Bu çalışmalar akla bilim kurgu filmlerini getirse de, uygulamaları çok yakında hayatımıza girebilir.

University College London’dan Profesör Peter Bentley, kalbin atışlarını cep telefonu ile izleyen iStethoscope programının yaratıcısı. ABD’de AgaMatrix adlı bir şirken, kan şekerini cep telefonuna takılan bir parça ile ölçen bir cihaz için Gıda ve İlaç İdaresi FDA’e patent başvurusunda bulundu. Özcan’ın Berkeley Üniversitesi’nde meslekdaşları da cep telefonuna eklenen CellScope adlı bir başka mikroskop üzerinde çalışıyor.

Profesör Raskar’a göre bu yoğun hareketlilik, sağlık alanında yeni bir dalganın habercisi olabilir. Şimdi telefonlardaki yazılım uygulamaları hayatın bir parçası; Raskar, “Yakında bu ek cihazları 1-2 dolara alıp telefonunuza takabileceğiniz dükkanlar ortaya çıkacak diye düşünüyorum.” diyor. “Bu ek cihazlarla, aldığınız sütün ya da suyun kalitesini ölçmekten tansiyonunuzu ölçmeye pek çok şey yapabilirsiniz”.


~Y.T.Ü. Öğr. Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kırcova ile Söyleşi~

Dijital dünyadaki hızlı gelişmeler sizce kullanıcıların hayatlarını nasıl etkiledi?

Dijital teknolojiler doğrudan yaşam tarzlarını etkiledi. Yeni yaşam tarzı bilinen tüm alışkanlıkları değiştirdi. Kullanıcılar internet üzerindeki sınırsız bilgi kaynaklarına kolaylıkla ulaşabilmeleri ve kolay / hızlı bir şekilde bir etkileşimde bulunabildiklerinden neredeyse bilinen bütün sosyal süreçler ve iş süreçleri değişmeye başladı. Yeni sektörler ortaya çıktı. Bununla birlikte yeni sektörler ve yeni iş yapma biçimleri ortaya çıktı. Bu noktada sizin “kullanıcılar” olarak tanımladığınız bir sosyolojik tanımlama çıktı. Dijital teknolojilerin getirdiği yeni ve çok amaçlı araçları rahatlıkla kullanabilen, kolay ve hızlı iletişim kurabilen, organize olabilen, paylaşan, birbirini etkileyen ve ağırlıklı olarak dijital mecralarda yaşayan bir kitle söz konusu oldu. Üstelik bu kitle global bir etkileşim içinde olduğundan global bir yaşam tarzından bahsetmek gerekir.

Sizce başarısız e-ticaret girişimlerinin ana sebepleri neler? 

Bunun iki farklı boyutu var. Birincisi; bilgisayar kullanımı, internet kullanımı, mobil iletişim araçların kullanımı gibi parametreler açısından gelişmeler baş döndürücü olsa da iş modelleri aynı paralelde yürümüyor. Dijital yaşam tarzlarının ihtiyaçlarına cevap veren iş modelleri ortaya çıkıyor. Bunların pazara ilk gelenleri başarılı olsa da arkasından gelen taklit modeller fazla şans bulamıyor. Doğası gereği dijital ortamlarda taklit bir iş modelinin yaratılması çok zor değil. Zira iş fikri, iş modelinin kendisinden daha önemli… İyi bir iş fikri doğru bir kurgu ile başarılı olabiliyor. Ancak yeni bir iş fikri pazara geldikten sonra onu taklit eden diğerlerinin yaşama şansı kalmıyor. Bu da iş dünyasında yoğun bir sirkülasyonu getiriyor. Dijital dünyayı besleyen en önemli kaynak yaratıcılıktır. Yaratıcı ve yenilikçi iş fikirleri ile “kullanıcılar”ın çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni iş modelleri yaratılabilir. Pazarda var olan iş modellerinin benzerini kurgulamak ise doğrudan başarısızlık yaratır. Sürekli yenilik yaratmak, yeni iş modelleri geliştirmek ve e-ticaret alanını büyütmek öyle kolay değil. İkincisi; dijital ortamda yer almak, haberleşmek, iletişim kurmak kolay olsa da e-ticaret için kredi kartı kullanmak, banka hesabına sahip olmak ve bankada para bulundurmak gerek. Türkiye ekonomisi büyüyor gelişiyor diyoruz ancak iş sadece ekonominin büyümesiyle olmuyor. Gelir dağılımının da adaletli olması gerek. Başka bir sektörden örnek vermek gerekirse Türkiye’de gelir bakımından üst gelir gruplarından aşağı doğru nüfusun % 20’si toplam otomobillerin yaklaşık % 80’ini satın almakta. Nüfusun % 80 ise kalan % 20 otomobili satın alıyor. Bu çarpıklık giderilmedikten sonra e-ticaretin gelişmesini beklemek de hayal olacaktır. Gelir daha alt gruplara doğru yayıldıkça farklı toplum kesimleri de e-ticaret platformlarının müşterisi haline gelecektir. Ancak o zaman başarısız iş modellerinin yerini başarılı olanlar alabilir. Aksi durumda toplumun belli kesimine yönelik olarak oluşturulan iş modellerini izlemeye devam ederiz. Pazar burada sıkışık olduğu için de önce gelenler şanslı olurken sonradan gelenlerin şansı kalmıyor.

Elektronik ticaret ve Mobil ticaret üzerine birbirinden başarılı yayınları olan biri olarak Türkiye’de e- ticaretin geleceğini nasıl görüyorsunuz? E-ticaret projelerini hayata geçirdikten sonra pazarlama aşamasında özellikle hangi adımlara dikkat edilmeli? 

Türkiye, nüfusu genç ve ekonomik bakımından büyüyen bir ülke… Yeniliklere açık. Tüketmeyi seven ve genç nüfusu nedeniyle dinamik ve enerjik bir ülke… Uzun yıllar süren suskunluğundan ve geride kalmışlığından bir an önce sıyrılabilmek için çaba sarf ediyor. Bu nedenle toplumun her kesiminde yeni olan her şeye karşı bir istek ve heves içinde…  İnternet erişimi ve mobil araç penetrasyonu rakamlarına bakarsanız Türkiye’nin ne kadar hızlı bir gelişme içinde olduğu görülür. Ekonomik gelişmesini gelir dağılımındaki çarpıklığı ortadan kaldırarak sürdürebilirse Türkiye tam bir e-ticaret cenneti olur. Buna paralel olarak e-ticaret iş modellerinin de giderek daha yaygın bir şekilde hayatın içinde olacağını bekleyebiliriz.

Bu noktada e-ticaret projelerinin başarısı için öncelikli olarak “ihtiyaç” kavramından hareket edilmesi gerekir. Kullanıcıların herhangi bir problemini çözen, hayatı kolaylaştıran, güçlüklerin aşılmasına yardımcı olan, eğlendiren, zaman kazandıran ya da her ne ise bir ihtiyacı karşılayan bir iş modeli yaratmak gerekir. Bu da yeni bir iş fikrini işaret eder. Sonrası ise iş dünyasının bildiği kurallarla yürütülmelidir.

Birbirinin kopyası projelerin sayısı her geçen gün artarken özgün projelerin kısırlığı sebebi sizce nedir?

Taklitçilik çok kolay, yaratıcılık ise çok zor… Bu nedenle pazara çıkan her yeni iş modelinin arkasından onlarca taklit iş modeli geliyor. Özgün proje oluşturabilmek için pazarı ve pazarlamayı çok iyi bilmek gerekiyor. Bizim iş dünyamızın en temel eksikliği genelde budur. Pazarı bilmeden öngörüye dayalı bir yaklaşımla “olsa olsa” yöntemiyle kurulan işler genellikle başarısız olmaktadır. Özgün projeler yaratmak için pazarı derinliğine analiz etmek ve “kullanıcılar”ın yaşam tarzlarını çok iyi bilmek gerekir. Aksi durumda taklit iş modelleri kaçınılmaz olacaktır.

Türkiye’deki genç nüfus ve yüksek potansiyel düşünüldüğünde gençlere verilen şans yeterli midir? Tecrübeli genç nüfustan daha fazla yararlanmak ülkemize ne gibi değerler katabilir? 

Özellikle son zamanlarda en çok duyulan kavramlar “girişim” ve  “proje” dir. Türkiye gençlerinin potansiyelini ve önemini geç de olsa kavradı. Kamuda çok sayıda kurum yeni iş fikirlerini, girişimlerini ve projeleri desteklemeye başladı. Kosgeb, Tubitak, Bakanlıklar, kadın girişimcilere sağlanan imkanlar bunun en açık göstergesi.  Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, TOBB, Ticaret Odaları benzer çabalar içinde yer almakta. Bunun sonucu çok sayıda yeni proje, çok sayıda yeni girişim ve yeni iş modeli olacaktır. Petrol, doğal gaz ve benzeri doğal kaynakları olmayan ülkemizin geleceği genç nüfusun hayatın her alanında daha fazla inisiyatif almasıyla mümkün olacaktır.

Üniversitede öğrencilerinize ve eğitimlerinizde katılımcılarınıza özellikle vurguladığınız noktalar neler? 

Türkiye birçok konuda iyi işler yapmasına rağmen kendi geleceğini planlamayı tam anlamıyla becerebilmiş değil. Her şehirde hatta her ilçede üniversite kurmasına karşın ihtiyacı olan işgücünü yetiştirmekten uzak bir eğitim sistemi var. Eğitimin kalitesi çok düşük… Rekabetsel üstünlüğe sahip olabileceği alanlarda ise ciddi açıkları var. Bu nedenle çok sayıda girişimciye ihtiyacımız var. Yeni projelere ihtiyacımız var. Bu anlamda üniversiteler yeterli değil. Üniversiteden mezun olan binlerce genç mesleğini icra edebilecek yetenek ve birikimden uzak olarak iş dünyasına çıkıyor. Ben ağırlıklı olarak öğrencilerime kendi işlerini kurmaları konusunda telkinde bulunuyorum. Türkiye’nin yeni projelere, yeni iş alanlarına, yeni girişimcilere, yeni şirketlere ihtiyacı var. E-ticaret bunu sağlamanın kolay ve hızlı yollarından birisi. Geleneksel iş modellerinin bu alanı kavraması için zaman gerekiyor. Oysa yeni yetişin nesil zaten dijital araçları, yöntemleri ve platformları bilerek büyüyor.

Son olarak yakın gelecekteki projeleriniz nelerdir?

Türkiye 2023 vizyonunda 500 milyar dolarlık bir ihracat hedefi belirledi. Bu ulaşılmaz bir rakam değil. Geleceğin iş dünyasında e-ticaret platformlarının çok fazla etkisi olacak. Bu nedenle iş dünyasının çeşitli sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirerek büyük bir Türkiye E-ticaret platform oluşturma projesi hazırlıyorum. Gerekli destek ve katılım sağlanırsa 7 gün 24 saat açık olan bir Türkiye pazarı kurulması projesinin içinde olmayı planlıyorum.

Kaynak: http://www.herturlu.org/iletisimin-hayatimizdaki-yeri-ve-onemi/#ixzz2Z7OVvkqc
http://www.teknoloji-haber.net/saglik/cep-ile-goz-muayenesi.html
www.herturlu.org
Dünya sosyal ağlar haritası

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

0 yorum:

Yorum Gönder